Bu sayfada dakika
saniye misafirim oldunuz .....
| |||||||||||||||
![]() ![]()
|
![]() |
||||
A
Acımasız Gerçekler
Yine seni durmadan düşündüğüm bir gündü Düşünmediğim bir an bile yoktu aslında Acaba kavuşabilirmiyim diye düşünüyordum Çok ama çok geçti biliyordum Ben yinede durmadan düşünüyordum Bir çözümü olmalıydı sana kavuşmanın Fakat bir çözümünü bulamıyordum Olumsuzluklara rağmen tek dayanağım sendin Aynı gün ilerleyen saatlerin birinde Senden bir haber duydum ve yıkıldım Düğünün varmış davet ediyorsun Yetmezmiş gibi beni yok sayıyordun Anladım ki meğer ben hiç olmamışım Sende bir yer bulamamışım O kadar rahat davrandın ki Ben hayatında hiç olmamışım gibi Sensizliğin ateşi bağrıma kadar işlemişken Hayatım alt üst olmuşken Yaşadığımı bile hiç hissetmezken Hayatından şimdi mutlumusun Ben umutluydum senden Umutla yaşanmıyormuş bu hayatta Sayende iyice kazıdım beynime Ne söylediysem inanmadın İnat edercesine gülüp geçtin Sana kaç kez geldim Bir kez olsun bile ağzını açmadın Meğer sen hiç gelmemişsin ki bana Umudum sevdiğim değilsin artık Ben de seni hayatıma karşıma Çıkmamış tanımamış sayıyorum Ne çok yanılmışım meğer Boşu boşuna güvenmişim sana İstediğin olduğu artık sonunda Öldürdün beni Kına yak. Abartılmış Sevdalar bazen öyle bir an gelir ki
abartılmış sevdanızın
gerçekle yüzleşmesini yaşarsınız sizi çok sevdiğini sandığınız ses geçiştirmek için bir seni seviyorum kondurur yüreciğinize en kimsesiz en ilgiye aç halinizde halbuki içten bir canım kaç seni seviyorum eder değil mi yalnız hissedersiniz kendinizi sığınmaK istersiniz delice sarılmak ağlamak sonra da gülmek ışık açıktır ama etraf karanlık gelir yazdır ama nedense soğuktur hava durumu bozuktur gönül yaylarında kar yağar abartılmış sevgilerinize birden kim seviyor ulan bu dünyada beni gerçekten diye haykırmak ister yürek değil mi Annem dersiniz buruk sesinizle ama yok o da nafile zaten o sayılmaz ki işte bazen böle gelir bazen düzelir ama kanarsınız yine abartılmış sevgilerinize kimsesizliğin hikayesidir işte bu yanlış bir yerdeyim dedirtten hikaye herkes bilir herkes yaşar bu hikayeyi tıpkı benim şu an yaşadığım gibi insanoğlu olmaktan gelir bu hikaye en az abartılmış sevgileriniz kadar abartılmıştır biraz eksik çoğu fazla ! Acımasız Hayat
Korktum sevmekten seni,
Yanlıştı ilişkimiz yasaktı. Hem sana hem bana günahtı... Korktum sevmekten seni, Sahteydi ilişkimiz yalandı. Hem sana hem bana uzaktı... Sevdim sevilmedim, Tuttum ellerinden düşmüştün, Sardım bedenini üşümüştün. Yol oldum, yolcu oldum ömrüne. Yandım kül oldum aşkına, Ne kadar yüce sevsemde seni, Şimdi yabancı oldum gözüne Sevmekten korkmuştum seni zaten, Çünkü ilişkimiz bayattı, Bizi bu hallere getiren ACIMASIZ HAYATTI... A'dan Z'ye Hesap Vermek Zorunda
Hesap vermek zorunda, Geçmiş oynadığı oyunun, Zaman hızlı oluşunun... Aşk ihanetlerin, Sevgi,üzüntülerin hesabını... Yıllar senin, Sen yılların hesabını... Ben kederimin, Sen aşkımızın hesabını... İyiler iyiliklerinin, Kötüler kötülüklerinin hesabını... Bulutlar beyazlıklarının, Kuşlar özgür uçuşlarının hesabını... Çocuklar uçurtmalarının, Duygular ağlamalarımın hesabını... Ben kederimin, Sen aşkımızın hesabını... Acıyla Geçen “7”Sene
Senelerin su gibi aktığı bir zamandı İçimde yedi senenin gücü ile yanan aşk ateşi idi Yanı başımda iken ona olan sevgi sözlerimin Dile bile gelmediği bir sevgiydi Belkide hayatında ilkin değildimdim Benim için bir asır geçen koskoca Yedi senenin aşkı idi , gözlerin gözlerime Baktığı her an aptal dedim kendime Sana söylenecek sana verilecek benliğimi Sana vemediğim için Her geçen gün sensiz bir ızdırap İçimde yanan kor ateşimdin Belkide benim uzdağımdasın şu an Sesinle avundum , yokluğunla acındım Her resmine bakışında kafamda Olacakların korkusu, sen birde korkular Başkasına yar oldun bu hayatın bize bir oyunu idi ! Bu oyunda oynayan tek bir kişi vardı Sevginle yanan her gününü ızdırapla geçiren Bir delikanlı ulaşamayan bir deli kanlı Ama bilki Ölsek dahi bizi bir edecek , kavuşturacak Bir yorganımız olacak o da “Kara toprak” Adamın Biri Çıkmış sokağa
Elinde bir teneke kutu İçinde geçmişten manzaralar dolu Birazı mektup Birazda resimle bi başına Sokağın sonundaki tarlanın bir tarafına Kibriti almış parmakları arasına Çakmayı özler Alevlere doğurganlık verip hani bir taraftan Geride bıraktıklarını bir bir yakmak ister gözü yaşla Ama ! Aklından geceni sormadı yanından geçen Dönüp de ardına bakmadı bırakıp giden Adamın biri yakacak her şeyi Adamın biri yakacak kendini Adı Olmayan Şiir
Ölüm kadar zordu gözlerin Ne benim oldular, ne aklımdan çıktılar. Son kadehlerim oldun bazen Bazen yeni bir sigarayı yakış sebebim Şimdi ellerinden uzak olduğum kadar uzağım kendimden, Hiç bitmemiş siyah beyaz bir puzzle gibi hayat Parçaları birleştirmeye korkuyorum Bitince sen çıkarsın diye titriyor ellerim. Ölüm kadar zordu ellerin Ne benim oldular, ne aklımdan çıktılar. Ayrılık şarkıları oldun bazen Bazen buralardan kaçış sebebim Şimdi beyazlar dans ediyor saçlarımda Seyretmediğim siyah beyaz bir film gibi hayat Seyretmeye korkuyorum Bitince sen çıkarsın diye dinmiyor gözlerim Ölüm kadar zordu gidişin Ne benim oldun ne aklımdan çıktın. Ayrılık
Ayrılık şiiri ne kadar yalın
Sevdiğimiz aşk sözcükleri gibi Kılıçla kesiyor bir hain nokta Öpüşen virgüllerle akan cümleyi Nasıl soğuk ayrılığın güneşi Gölgeli bir çınar olan gövdemin Dalları içten kırınca acı Buzdan bir alçıyla tutuyor beni Ayrılık sabahı ne kadar beyaz Ölümün hüzünlü arkadaşı kar Bana ütülü bir çarşaf hazırlar Bir karanfil tam yüreğin üstünde B
BABA
Baba olduğun zaman babalığı anlarsın Yüreğine ateş düşer alev alev yanarsın Çocuğun hasta olsa için yanar ağlarsın Babanın ne olduğunu o zaman anlarsın. Çocuğun hasta olsa doktorlara koşarsın Sen zamanesin baban ölse bakmazsın Birgün sende öyle bir evlada raslarsın Babanın ne olduğunu ozaman anlarsın. Hep dersin herşey çocuğumun olsun Onun geleceği için gece gündüz koşarsın Büyüyünce babanı görmeyesin diye kaçarsın Aynı şeyler senin başınada gelir anlarsın. Bir gün gelir bir mezar yeri ararsın Kaybettiğin babanı o mezara saklarsın Belkide oturur baş ucunda ağlarsın Sen babanı kaybettikten sonra ararsın. Babadan Oğula
Eve dönmez bir akşam;
Ve gün yüzlü çocuğu, Sorar: Nerede babam? Bakarlar, oldu, bitti; Gelir, derler çocuğa, Baban attaya gitti. Uzar gider bu atta; Ve neler neler olmaz Ve kimbilir ve hatta; Bir mahşer gerisinde; Babası döner bir gün, Oğlunun derisinde... Babamdan Öğrendim
Hiç ahyahlığı sevmem barut dilbaz olunca
Namert yüzlere gülmem helede şer kokunca Ateş olur yakarım mazlumlar ağlayınca Cerih' le bir olmayı ben babamdan öğrendim ! . . Yere düşmüş birine vurmadım vuramadım Ezilen harmım olsa keyifle bakamadım Kalleşlerin yanında kendimi hiç bulmadım Haine insanlığı ben babamdan öğrendim ! . . Mızrakımı zayıfa ! haklıya ! çevirmedim Dallarda çiçek oldum dikenliği sevmedim Gözlere düşsem ferim siyahları bilmedim Soğukta sıcaklığı ben babamdan öğrendim ! . . Kella ahraz olmadım barut dilbaz olunca İnsanlıktan kaçmadım etraf hain kokunca Cehennem gibi yandım mazlumlar ağlayınca İnsana insanlığı ben babamdan öğrendim ! . Baban Varsa
Büyümek hiç zor değil aslında, Çıkmaza girdiğinde yolun Çıkışı bir gösteren varsa Saplanıp baktığın yerde, ‘Tut elimi ‘ diyen varsa.. Büyümek hiç zor değil aslında Ağlarken gülebilmeyi, emekleyip yürümeyi Yanlışında ‘Dur! demeyi Arasıra kulağını çeken varsa.. Büyümek hiç zor değil aslında, Sevilmeden sevebilmeyi, Haksızlık etmeden nefreti, En kötüde iyiyi görebilmeyi, Sana insanlığı öğreten varsa. Büyümek hiç zor değil aslında, Başını öne eğmeden yürüyebilmeyi Doğruyla yanlışı atyırt edebilmeyi, Değerleri yitirmeden ilerlemeyi, Sana bir gösteren varsa. Büyümek hiç zor değil aslında Bitmeyen sabrıyla, sorduğun her soruda Bıkmadan usanmadan.O hep yanındaysa Senın için şemsiyesi hep açıksa Böyle bir rehperin varsa hayat okulunda. Büyümek hiç zor değil aslında Düşündüğünde yüreğini ısıtan Seni şefkatiyle hep saran 70 yaşına geldiğinde bile ‘’ Nasılsın Kızım ‘’ diye soran bir Baban Varsa… Bu yürek senin mi?
Yorgun düşlerde yaslanacak dal arayan., Dünyaya sahipmiş gibi gezinirken bir yanı üşüyen., Hayat kırıntılarını toplayıp mutluluk halelerine dönüştürürken, Sevinç şarkıları söyleyen., Yalnızlığı yar edinmişken, ellerini boş sanarak, Sanıların tüylerini renklendirip sükunet tablosuna dönüştüren., Tek başınalığın efkarıyla vuslata veryansın eden., Etrafında gezip dolaşanların uzanıp tutamadığı, Gülücüklerini gonca yaprağına düşüremediği., Uykusuz gecelerin medarı iftiharı., Vefayı arayan infial!.. Bu sen misin? Özgürlüğün türabında, yeşermeye can atan körpe filiz., Şans yumağına hayat masurasından iplikler saran., Aşiyan da ah edip ah! Yuvam diyen.., Ucu gök kuşağına bağlanmış geçmişin., Umuru kaderine terk etmeyi çare, tek bilen., Sonra sarmaşık gibi pencere kenarlarına dolanan., Koşmaktan yorulmuş, seken kaya dibi kekliği! Bu yürek senin mi? Meleyen kuzu., Baharın yolcusu sen misin yalnız., Bütün hayatlar toprak gibi bir tende, Terler, terledikçe gözenekleri tazelenir hem de., Ayrılığa varınca matem, yok oluşa ilham olur., Sevda bir rüzgarın esenliğinde son bulur.., Yükseklerse baş döndürür., Var ya!.. Geriye dönüp bakmadan gidişler.., Yok mu o gidişler, Ah! O gidişler., Çok umutları söndürür… C
Belki okumuşluğum var ama cahilim işte Çünkü cehalet okumuşlukla hiç mi hiç değerlendirilmez.. Cahil bir insanım.. Belki öğretmenim olsun Yine cahilim çünkü, ancak yaşadığımız bilgi bizimdir, gerisi nafile Kendisini ıslah etmeyen başkasını asla ıslah edemez der peygamber, Cahil bir insanım… Yirmi beşinde bile hayatı öğrenemedim Bu gidişle ölünceye kadar çözemeyeceğim, Sırlar sır içinde saklı. Cahil bir insanım… Gün geçtikçe daha da acizliğim artıyor, Fakrımın nihayeti yok, Cahil bir insanım… İnsanları geç tanıdım hep, Ama erken yedim tokatlarını. En son işlenmemiş ve el değmemiş bir inci tokadı yedim, Cahil bir insanım… Aldandım belki ama ben bu cehaletimle bile aldatmadım hiçbir kimseyi. Hepsi hala abla, abi ve kardeş tadında hatıramda, Hala kapım açık, hala onlardan haber beklerim, Çünkü benim kapımda yer yok düşmanlığa.. Belki bazen ilkin sinirlenip kızabilirim ama devam ettiremem.. Cahil bir insanım… Ama hayatı gazetelerden, filmlerden değil yaşayarak öğrendim, Yine hala da cahilliğim yüzümden okunuyor benim.. Cahil bir insanım… Bu yüzden antik kentten Yedilerin ve Danyal peygamberin kentinden bir zindan kentine geldim, Keçi inadını başkalarına bıraktım Belki en güzeli bu oldu benim için, Cahil bir insanım… Yine de şiiri, kitapları ve satrancı seviyorum, Gülleri seviyorum, Gül peygamberini canımdan daha da çok seviyorum… Cahil bir insanım… Ama ben kendimi bu halimle yani cehaletimle daha çok seviyorum. Can Dostum
Senle tanışmak çok güzeldi sesin bana mutluluk verdi gülüşün dünyalara bedeldi kırgınım sana can dostum. Kurşun yedi bu yürek iyileşir bir gün elbet üzme tatlı canını vardır bir hikmet kırgınım sana can dostum. Sırrıma ortak oldun bir nefeste içime doldun sıradan bir yol oldum kırgınım sana can dostum. Yara sarmaz merhem olmaz bu yürek derman bulmaz bu yaptığını yaban eller yapmaz kırgınım sana can dostum. Biliyorum pişmansın gözlerin bulut olur ağlarsın sen benim için bir cansın ne yapayım? Unutamıyorum can dostum. Canım Acıyor
Her nefes alışımda Ciğerlerime özlemini çekiyorum Her sigara yakışımda Hasretinin kor ateşinde bende yanıyorum Anla artık; Sensiz gecen her bir anda Gözlerindeki ışıktan yoksun her karanlıkta Yüreğim sızlıyor içten içe Ve canım acıyor... Duvarlar pembe düşlerime el koymuşsa Yalnızlık son restini çekip kalbimi rehin almışsa Sana koşan ayaklarıma kör zincirler vurulmuşsa Anla işte; Düşündükçe yokluğunu, andıkça ismini Hasretine sarılıp hatırladıkça o masum gözlerini Yüreğim ağlıyor içten içe Ve canım acıyor... Gece yarısı yokluğunun kâbuslarından korkuyla uyanıyorsam Yetim kalmışçasına Düşlerimin ortasında sadece sana ağlıyorsam Anla işte; Ağladıkça hasretine, gözyaşlarım süzüldükçe toprağa Bir gün sensiz bitip bir sayfa daha ekliyorsam yalnızlığıma Yüreğim sızlıyor içten içe Ve canım acıyor... Bastığım her kaldırımda senden bir şeyler ararken Şehrin tam ortasında dizlerim artık yorgun düşüyorsa Sensizliğin içinde ruhum yavaş yavaş kayboluyorsa Anla artık; Şehrin her ışığında hatırladıkça gözbebeklerini Anımsadıkça son gidişini Yüreğim sızlıyor içten içe Ve canım acıyor... Canım Anneciğim
Ne demeliyim bilmiyorum Canım Annem
Bugün hayatımızdan çıktığın,
Bizi sensizliğe mahkum edip , Sonsuza dek yüzüne hasret bıraktığın, O soğuk, o sessiz , o karanlık gecenin üstünden Günler , aylar derken senelerin bile geçtiği, Sensiz ikinci yılımız anne… Yine durgun yine sessiz yine üzgün bir halde, Sen vardın aklımda, yüreğimde ve kalbimde.. Yaşadığım en büyük acıydı gidişin Tam sana ihtiyacım olacağı anda, Tam birbirimizle arkadaş olacağımız yaşta Ama olmadı annem olmadı. Tüm umutlarım seninle tükendi, Sevincim, neşem seninle birlikte Toprağa gömüldü.. Artık bayramlar eskisi gibi değil , Yazımın kıştan, gündüzümün geceden Hiçbir farkı yok annem.. Hani ölmeden demiştin ya “ size doyamadım” diye Ben de doyamadım anne sana doyamadım.. O günden beri yüzüm hiç gülmüyor, Çoğu geceler uyuyamıyorum.. Sesini duyuyorum ama yüzünü göremiyorum. Bazen dayanılmaz oluyor sensizlik, Seni çok özlüyorum anne seni çok özlüyorum.. Sen bize güçlü olmayı öğretmiştin, Sensiz olmayı öğretmedin ki.. Hiç aklıma gelmezdi bir gün bırakıp gideceğin Ama artık sensizliği de öğreniyorum.. Hiç dayanamazdın gözyaşımıza Görüyor musun anne senin için her gün ağlıyorum Ağlıyorum ama gözyaşlarımı içime akıtıyorum. Kimseler bilmiyor çektiğim acıyı, Kimse çare olamıyor anne. Meğer öyle bir yara açmışsın ki içimde, Nefes aldığım sürece kapanmayacak ve Sol yanım hep acıyacak Evet anne gerçekten de ateş düştüğü yeri yakıyor, Yakıyor fakat yakıp geçmiyor.. O yangın yüreğimde ömür boyu alevlenecek, Belki zamanla köze dönüşecek ama biliyorum ki İçimdeki bu yangın hiçbir zaman sönmeyecek. Canım annem seni asla unutmayacağım.. D
Dağlar Mahşer'e Taşır
''bitti'' diyorsun ya, bende bitmedi,
kalbim, bu sevdayı Mahşer'e taşır. sevgime törenin sözü geçmedi, dağlar, bu sevdayı Mahşer'e taşır. şimdi dağlardayım, görmem yüzünü, ben, bir kez severim, yemem sözümü, kapasam dağlarda, iki gözümü, dağlar, bu sevdayı Mahşer'e taşır. sevdamı dinliyor, dallar yapraklar, gözyaşımı taşır, göller ırmaklar, varsın sarsın beni, kara topraklar, dağlar, bu sevdayı Mahşer'e taşır. yüreğim, aşılmaz töreyi aşar, ben gitsem, bu sevda dağlarda yaşar, gün gelir, ağaçlar kağıda düşer, dağlar, bu sevdayı Mahşer'e taşır... Darılma Arkadaş
Dost diye seçtim seni
Düşmandan beter çıktın Ne yaptım sana diyorsun Daha ne yapacaktın? Hadi hadi olmaz öyle… Sana yer yok şu gönlümde Ya defol, ya iyi dinle! Darılma Arkadaş. Sana çok güvenmişim Güvenmemek lâzımmış Kandırmaya çalışma Neden alınyazımmış? Belki biraz geç kaldım Ama şimdi anladım Gene yalan söylüyorsun Hiç mi hiç inanmadım. Hadi hadi olmaz öyle… Sana yer yok şu gönlümde Ya defol, ya iyi dinle! Darılma Arkadaş. Deli Çocuktan
Tüm mutluluğum o an başladı
O ana kadar ha yaşamışım ha yaşamamış Arzularıum dünyam genişledi Artık karanlıktan korkmamaya başladım Boş sokakları dolduran koskoca ikimiz vardık, koskoca ikimiz.. Senle müziğin birleştiğini gördüm ilk o an Loş batakhanelerde şerefine kırılan kadehler Beni eskilere götüren içkilerin ıslaklığı Sen, müzik, içki, hayal, anı, acı, sen yine Sen.. Yeter bunca hasret, yeter.. Ayrılık yetsin artık.. Hikayemize kocaman bir nokta koyalım Virgüller çok yordu ellerimi gönlümü Bilirsin değil mi seni Tanrı kadar çok sevdiğimi… Gözlerinin ıslaklığı mehtabın altında pırıl pırıl Titreyen ellerin sımsıcacık Gülen gözlerine rüzgarca kavuşmak Saçlarına , dudaklarına, kalbine Güvenlik korkusu içinde kendinden geçercesine Öpmek, sevmek… Geceler bile gözyaşı döktü mutluluğumuza Hissettirmeden sinsice ama ferahlatıcı Deniz bir başka dalgalandı Kalbimizdeki fırtınalar yüzünden Deli çocuk Coştu, Deli çocuk ağladı Çok ama çok seviyordu güneş çiçeğini, Çok, çok, çok… E
Ecelim Olur musun?
Hayret! Nasılda ışıldıyor yüreğin Sen gerçekten kulmusun Sevdanı gördüm gözlerinde Yoksa ulaşamayacağım nurmusun Çırpınır güzelliğinin yakamozunda şiirler Nakarat nakarat yakar bedenimi şarkılar Mısra mısra, mızrak mızrak Saplanır gözlerime güzelliğin. Gülüşün bir çocuğun sevinciyle Bayram öncesi arifeleri hatırlatır Öyle özlem, Öyle elbise, Öyle pabuç Her açılan kapıda şevkatinle karşılaşmak Öyle şeker, Öyle fıstık; Öyle lokum Hasretinin hararetiyle buğulanmış bir cama, İsminin baş harfini yazınca büyürüm yeniden Öyle mecnun, Öyle Ferhat, Öyle kerem Sen yüreğimdeki iklimin baharı Sen Lisanı olmayan dillerin alfabesi Sen, yavan bir hasretin sevda katığı Sen Bir ilâha niyetlendiğim sahurum. Gitme sakın yüreğimden âşık sana bu şehir Asılmış suratların boynundaki ilmik Çatılmış kaşların şakağındaki kurşun Bükülmüş dudakların isyandaki dilleri Yokluğunla savaşmanın, çırılçıplak kışı Hep mahcubiyet doğurur güneş yerine. Oysa güneşimsin sen Uslanmaz ki sensiz bu beden Bir tebessüm et yeter Bakışındaki nakışa gölge olmam ben. Fesat bir yalnızlık var içimde Yoksun ya yanımda olmasın kimse mutlu Şimdi sensiz açan çiçekler solsun Ağustos ayında, el ele tutuşmuş âşıklar donsun NEYSE! Hepsi bir yana dursun, Sadece sana öleceğim Ecelim olur musun? En Büyük Hatayı Ettim
Gün gelirde sende pişmanlığını dile getirmek istersen Kelimelerini sayfalara dök Benim gibi ama Benim yaptığım gibide sakın yollama Sakla veya yak beni yakıldığın gibi Pişmanlığını kelime kelime Hece hece yak gitsin Beni yakıp kül ettiğin gibi yak gitsin Beni terk ettiğin gibi Belki biraz olsun için rahatlar Fazla üzülmezsin Azalır düşüncelerin Azalır acıların pişman lığın hafifler. Bende pişmanlığımı dile getirip Kelimeleri sayfalar dökdüğümde Sana yollamayıp yaksaydım Benimde acılarım azalırdı Pişmanlığım hafiflerdi Düşüncelerim biterdi Ama ben yine hata yapdım Pişmanlığımı sana yollayarak Hatama yine bir hatta ekledim Seni unutamadığımı Hala sevdiğimi belli ederek En büyük hatayı ettim. Ey Şehit Oğlu Şehit
Ey şehit oğlu şehit böldürtmedin vatanı Alnından hep mıhladın sana kurşun atanı Nice al kanlar döktün sen yâd ettin atanı Yerin dibine gömdün bayrağıma çatanı Kanın mürekkep oldu yazdın sen destânını Süngün kalemin oldu çıkardın fermânını Hiç tereddüt etmeden fedâ ettin canını Tüm cihâna duyurdun Türk'ün yüce şânını Bu vatana uzanan alçak eller kırılsın Hâinlerin bedeni bin parçaya ayrılsın Düşmanın her yanı tek tek erlerle sarılsın Kalleşlerin her yeri lime lime yarılsın Dalgalansın bayrağım parlasın ay yıldızı Rengi de kan rengidir alev gibi kırmızı Yakar nârında ona el uzatan haksızı İndirtmeyiz onu biz versek de canımızı Bir bütündür bu vatan kalacak hep pâyidar Hâine edeceğiz biz bütün dünyâyı dar Olmuştur milletime bu yurt vefâlı bir yâr Vermeyiz bu vatanı atamızdan yâdigâr. F
Farklıydık Birbirimizden
Farklıydık birbirimizden
Siyahla beyaz gibi,o kadar netti ki Didişmelerimiz bundandı eminim Ya da inatla evet'i hayır yapma çabamız birlikte Hep tersdik,hep aksi Bir inat,bir kavga sebepsiz Vardı alıp veremediğimz birbirimizle Ben Kuzey,sen Güneydin Alışıktım ben fırtınalı,karlı havalara Sense güneşi seven,karı bilmeyen yerden geldin Çocukluğum da olgundu benim Elimde şeker oyuncak park park gezmedim Yarını düşünmeyi öğretmemiş olmalılar ki sana Herşeyi çok çabuk tükettin Özlemimiz bile aynı değildi Bazen bir boşveirrdin hayata Gözün hiçbirşeyi görmezdi.... Felekten Bir Gün Çalmak
Çıkalım istedik bugün başbaşa, Çamlıca'ya, Firari Duygular Kazdım
Ey sevgili. Son tren de uzaklaştı Sensizliğin istasyonundan Buğulu camda donuk yüzün Aklımda sen yine bendeki sen Gidenleri bir bir hesaplasam. Bak. Yine avuçlarımda kaldı nefesim. Simdi tenime esmer kederim Sesime sığınaksız bakışlarda gülüsün düşer Gözlerimi ardından doğrulup Islak raylara yaslasam Kendini emzirmeyen geceye.. Bir yosma ay düşer Nerdesin. Uzatsam ellerimi Parmaklarımda hasretin vagonları paslanacak Düşsem uçurumlarımda yalnızlığım Sussam kadrolu karanlıklar Gitsem yollar bileklerimden Bileklerimden akacak Yansam külüm buzlara savrulup Kalsam ölüme kim ağlayacak. Artik ellerim çok soğuk Anlıyor musun? Birazdan.. Bu sabahçı kahvesi gözlerimden Belki bir damar daha yırtılacak Yüzümde nice şafaklar kırılacak Aldırma mutlu ol gittiğin yerde Zaten her giden kendi töreninde Yırt dönüş biletini umudun bittiğinde. Kırılası ellerinle Adini koyamadığın henüz tanışamadığın Özlemini tüketme. Boşver.. El ayak çekilince burda Kendi kurşunuyla vurulur herkes Uğultun olsun sessizliğimin çığlığı Hüznüm de isyanım da Kulağının küpesi.. Bana kalsın topal sevdamın rengi Bakma!dönüp de ardına. Belki azdım belki birazdım Belki yazdım belki ayazdım Belki de mavisíni saklayan bulutlara Firari duygular kazdım.. Kıyısızlığımın kentlerinden Hükümsüz bir şiirdi bendeki Sana yazdım. G
Garson, Bir Aşk Lütfen...
Rüzgar bu!!! Ne zaman ve nerden eseceğini Hiç bilemezsin. Aşka uzatılan eller de Rüzgar gibi... Ortaya koyduğun yüreğin, Bazen kendini anlatamazsa, Hiç üzülme... Nasıl ki kışları gürül gürül akan ırmak Yaz gelince neye uğradığını şaşırır. Aşkta böyle bir şey... Sanki mevsimler gibi değişken, Günle gece gibi farklı. Sevdası için atıyor bu yürek Diye düşünürken, Bakmışın ellerinden kayıvermiş... Neden diye hiç sorgulama, Nedeni olsaydı; Ayrılıklar olmazdı!!! Madem bu kadar ucuz aşklar Öyleyse yenisini söylemeli!!! Garson..., Bir aşk daha lütfen. " Ilgın düşlerin sonrasında, Yeniden yelken açmak aşka. Olsa olsa, Yeni bir yılgınlığa davet olur.." Gece Okuyan Kızlar (lütfen sesi açınız...)
“Bu şehirde
Yabanıldır çalınan kapılar …” Gidişi Haliç’te gün batışı, Dalgaların çırpıntısına ayak uyduran ışıkların Sudaki dansı ise Saçının tellerinden süzülen ritmin Ağır aksak saz semaisiyle örtüşmesi… Bu şehirde gece Ürkek bir dişidir... Kırılgan, titrek haykırmalar sarar Her ara sokağın viranhanelerini. Her damın ayrı bir roman Her odanın ayrı bir hikaye olduğu Buralarda kızlar her daim Gece Okurlar…. Onlar, Ay ışığının uzamsamalarına bahar ısmarlasalar da İçlerinde dolaşan asla gerçekleşmeyecek Hayaller rapsodisidir. |
|||||
![]() |
![]() | ![]() |
![]() |
Döviz Kuru |